2, 10,
33,5 ya da 1..
Ne fark
eder?
Yanan yine
kardeşler, yetim kalan bebekler, gözü yaşlı analar, babalar ve eşler.
Yanan yine
biziz.
Yanan yine
ülkemiz, Mehmedimiz.
Gerginlik hat safhada
İdlib,
2008 yılından bu yana en gergin günlerini yaşıyor.
Soçi ve
Astana süreçleri taraflarından biri tarafından ayaklar altına alındı, gözlem
noktalarımız 2019 yılının yazından itibaren kuşatılmaya başlandı.
28 Şubat
gecesi ise, burnunu silerken bile Rusya’dan izin alan Rejim güçlerince 34
askerlerimiz kalleşçe şehit edildi.
29 Şubat
gecesi ise Türkiye, Bahar Kalkanı operasyonu için düğmeye bastı. Rejim
kuvvetlerinin unsurları ağır bir darbe aldı.
Liderler
görüşür, gerginlik azalır diye beklendi ve 5 Mart günü için Putin ve Erdoğan
görüşmesi duyuruldu.
5 Saat 40 Dakika
Erdoğan ve
Putin’in 5 Mart görüşmesi duyurulduğunda herkes gibi ben de heyecanlandım.
Bir
şeylerin düzelebileceğine dair bir inancın heyecanıydı bu.
İnsan
olmanın bir gereği galiba bu his, en kötü anlarda bir şeylerin düzeleceğini
ummak.
E ne demiş
şair Yahya Kemal;
“İnsan,
alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.”
Gerginliğin
düşeceğini, Bahar Kalkanı ile ve öncesinde Soçi ve Astana süreçleri ile elde
edilen kazanımların korunacağı umudu…
Zirve
yapıldı.
5 saat 40
dakika sürdü ve bir protokol ortaya çıktı.
Protokol ne diyor?
Üç maddede
taraflar mutabık kaldılar, bunlar:
1-İdlib
gerginliği azaltma bölgesindeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6
Mart 2020 tarihinde saat 00:01'den itibaren durdurulacaktır.
2-M4
karayolunun kuzeyinde 6 km ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor
tesis edilecektir. Güvenli koridorun işleyişine dair ayrıntılı esas ve usuller,
Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Savunma Bakanlıkları arasında 7 gün
içinde kararlaştırılacaktır.
3-Türk-Rus
ortak devriyeleri, 15 Mart 2020 tarihinde M4 karayolunun Trumba'dan (Serakib'in
2 km batısı) Ain-Al-Havr'a kadar olan kesimi boyunca başlatılacaktır.
Maddelere
bakıldığında ilk bakışta anlaşılan iki nokta var, birincisi Rejim, 5 Mart
protokolüne gelene kadar İdlib’in güneyini ele geçirmişti ve bu Soçi
mutabakatının açık bir ihlali idi. Ancak protokol ile birlikte M4 karayolunun
güvenli koridor haline getirilmesiyle Rejim kazandıklarını elinde tutmayı
başardı ve koridor sayesinde İdlib, üçe ayrıldı. Neler olacağını “üçe ayrıldı”
kısmından da aslında çıkarabiliriz, nelerin kolay hale geldiğini de…
İkinci
nokta ise, İdlib’de Türkiye’nin gözlem noktalarının geleceğinin bilinmemesi.
İlerleyen günlerde de bu hususun hangi yönde netleşeceğini göreceğiz. Ancak
Soçi’ye yapılan atıftan gözlem noktalarının statüsünün devam edeceği
anlaşılabilir.
Ateşkes mi?
10 yılı
geçti Suriye’nin içinde bulunduğu yangın. 10 yıl boyunca kaç kez ateşkes ilan
edildi ve kaç kez ihlal edildi.
Dileriz ve
isteriz ki uzun bir ateşkes sürsün ve Suriye’de nihai çözüm için bir adım olsa
ancak romantik bir tavır ortaya koymaya gerek yok.
5 Mart
protokolü ile ilan edilen ateşkesin tek bir anlamı var gibi duruyor:
“Si vis
pacem para bellum”
Yani
“Eğer barış
istiyorsan savaşa hazırlan.”
Suriye çok
sıcak, İdlib ise çok daha sıcak…
Rabbim
siyasetçilere feraset versin ki hamasetten uzak akli kararlar versinler.
Rabbim
sınırda görev yapan abilerimizi, babalarımızı korusun ve gözetsin.