Kalem işi değil bu biladerim için. zaman bitiyor, zaman başlıyor ve amatör heveslerle duygu dolu yaptığın işler yerini profesyonelliğe bıraktığı an kopuşlar oluyor anavatandan. kurgular uydurup beraber yaşarken onlarla bir anda bütün iplerini bırakıyorum uçan balonların, pek tabii değişiyorum her seferinde ve popüler düşüncelerden kurtaramıyor paçasını bütün bu varlıklar. orijinal fikrini sunmayan biriyle pek bir tartışmada bulunabileceğimi düşünmüyorum. tabula rasadan bahsetmiyorum asla, kendimin orijinallik abidesi olduğunu da sanmıyorum. sadece bütün bu motivational inspirational quotes şekli ezbere diyaloglardan kurtulmak istiyorum ve senin bir sonraki kelimeni tahmin etmekten nefret ediyorum, beni terse yatır.
bazen fikirlerimi karşıya aktarmakta, yazıya dökmekte çok zorlanıyorum. yolda yürüyen bir adam arkadaşına el şakası yapıyor, eşcinselliğin zirvesi anadolunun bağrında yaşanıyor. geceyarısı televizyonda ahlak kavramını tartışan bir programa bakarken siktirin gidin diye bağırıyor üst komşu, bir küllük parçalanıyor yukarıdan düşen, bir meteor sıyırıyor 78 ışık yılı ötede bir galakside küçük prensin kuyruğunu. gizli sekmelerden vazgeçeli çok oldu, trackingden kurtulamayacağımı anladığımdan beri mobeseleri seviyor ve hepsini kucaklıyorum. ufak bir büyükşehir belediyesi şakası serpiştirip devam ediyorum, sicilimi seviyorum ama okşamıyorum ki büyümesin.
itiraflar düzdü o akşam karşısında sonra bir anda sokağa fırlayıp koşmaya başladı. yokuş dolu gülbağ sokaklarını tırmanıp şehrin kalabalığına sövdü, bir ciğercinin taburesinde karnını doyurdu. kavram kargaşasından kurtulalı pek uzun zaman oldu, cumartesi gecesi hariç dışarı çıkamıyorsun diye söylendi kendine, düzenli hayat törpüledi bütün sivri köşeleri. kart zampara zımparalandı da kurtulamadı kendinden ve şu kolundaki izlerden. “geçmiş zorluyor be abi herkesi.” dedi işportacı. “ama mit’in yeni bir planı varmış, bu amerikancıkları çok fena yapacağız abi, bak benden duymuş gibi olma a-” yokuşları inmeye döndü bu sefer, bereket versin. yol kısaldı kafadaki düşünceler gidince, belki de bol kekikli ciğer besledi beynin damarlarını da uyku doldu ciğerlerine. kilidi çevirdi, ışığı açık unuttuğuna gülümsedi. “iyice sevmediğim insanlara benziyorum, bir de geceyarısı ansızın uyanıp üşümüş parmak uçlarıyla camları kapatsam da yalnızlığım perçinlense, geçmişe üstü kapalı küfürler savursam, yine de laf anlatmaktan vazgeçmesem bunca şerefsize.”
üzerine düş(ün)mediğin anlarda bir şey üretemediğinin farkına vardığında acı acı gülümsüyorsun, bu işler mesaisiz olmuyor. eskisi kadar hızlı yürümüyorum, canımın kıymetini sezemiyorum ama yine de yatırımlara devam ediyor herkes kıymetli cesetlerin içinde.
son söz;
yine de açığa vurmuyor kendini,
haklı çıkacağı anı beklerken hep yalnız ve vakur;
hırslı ve mağdur.
bütün bunlara rağmen alıkoyuyor
* — * — * hislerini:“intikam komandosu”
evet çok sıkılıyorum ve tamamlayamıyorum bütün bunları, pek sevgili intikam komandosu, seni gördüm ve aniden kayboldun. umarım beni bulursun.
(15 eylül 2019)
-MUSTAFA İSPA