birçok kez kendine söz vermiş insanın kitabında
sözlerin hükmü olmaz artık
patika yoldan çıkarken yolun sonuna varmayı beklemez
artık
yolun uzunluğu, virajların keskinliği, durak noktaları
dahi
umurunda değildir onun
sadece gider. sadece ve sadece gider
giderken yolların düz oluşunu düşler ve ah eder
güneşin batması, ayın doğması, kuşların ötüşü
kasların kasılması ve insanın gülmesi umurunda olmaz
artık
gideceği yolu gider
zaman hislerini alıyor bazen insanın
yolu çıkarken arkada bir yerde bırakmış aslında
duygularını
içki ile demi, sarhoşluk ile mesti
bırakmış bir kenara da karanlık içinde gidiyor ağır ağır
patika yoldan
her halükarda geliyor gözlerimin önüne
siyah gecenin ortasında saklı bir beyaz
hayal desem hayal değil gerçek desem ne de gerçek…
zihnimin pencerelerine yağmurlu bir gecede çarpan yağmur
damlaları
bölüyor uykumu gece yarısı
Benle konuşur gibiler
açıp alsam içeri gelir mi gelmez mi diye bilmeden
geldiğini düşlüyorum
soluk soluğa kalmış bir nefes
nefesi nefesimi alıyor birkaç yıl kadar uzaktan
bana sorsan eğer bir asır geçtiğine yemin edebilirdim
söz verirdim varlığım üstüne
dedim ya sözlerin hükmü kalmamış artık kitapta
onca sandalye varken içerde geliyor da duruyor
kalbimde
Ben ait olduğum yerdeyim diyor
bunca zaman nerdeydin diyorum,
bunca zaman nerdeydin diyor
yokluğunda içimdeki ateş üşüdü diyorum,
içimdeki ateş üşüdü diyor
sen bendesin diyorum,
ben sendeyim diyor.
hasretle kucaklamak, tutup bırakmamak isterken
üstüne birçok istek peşi sıra gelirken...
sert bir rüzgarın kapıyı çarpmasıyla ayrılıyorum düşümden
hayal içinde hayal görüyormuşum
çünkü bir hayal yetemezdi olup bitenlere
hayalin hayali kadar güzeldi saklı gecenin ortasında
doğan güneş
hiç aklınıza geldi mi?
gülle diken bir iken, diken içten içe batar aslında güle